Bu yazıyı “Minimalizm" belgeseli üzerine yazıyorum. ( belgeseli www.netflix.com sitesinden izleyebilirsiniz)
Çoğumuzun karşısına çıkmıştır bu belgesel. Sizin de ‘Sade hayat’ yoluna çıkan orda ki insanların heyecan ve mutlulukları hiç dikkatinizi çekti mi? Bence buna, izleyen herkes tanıklık etti.
Eşyalara tapıyoruz bunun farkında bile değiliz. Çünkü uyutuluyoruz. Kandırıldığımızın farkında mıyız? Reklamlar, sosyal medya... bunlar mutluluğun evde kullanmaya bile gerek olmayan oda sayısında, giydiğimiz kıyafetlerde, altımızdaki arabada, elimizdeki son model telefonda, instagramda ki takipçi sayımızda olduğuna inandırmıyorlar mı? Ne geçiyordu belgesel de “Reklamlar olsun, instagram olsun tüm bunlar hayatımızın mükemmel olması gerektiğini söyleyen illüzyon”. Hızlı ve sürekli alışveriş yapıyoruz. Çünkü bizden istenilen bu. Moda yıl içinde sürekli değişiyor ve biz ısrarla buna ayak uydurmaya çalışıyoruz. Neden? Gerçekten istediğimiz bu mu? Modaya uymadığımız zaman kendimizi kötü hissettiriyorlar değil mi? Sonra bizde tatmin olmayanlardan oluyoruz, kendimiz olamıyoruz. İstediğimiz onca şey gerçekten bize gösterildiği gibi ihtiyaç mı? Belgeselde bahsedildiği gibi elinizde bulundurduklarınızı sorguluyor musunuz “bu şey hayatıma değer katıyor mu?” diye. Cevabınız ne oluyor, olumsuz mu? O zaman kurtulun.
İhtiyacımız olan bu minimalizm sadece eşyalarla olmamalı, zamanda bunun içine girmez mi? Mesela şu soruyu şöyle sorsak “vakit harcadığım bu film bana bir şey katıyor mu?” yanılıyor muyum?
Biliyorum alışılmışın dışı ve zor. Ama başaracağımıza inanıyorum. Biraz gerçeğe dönelim ve bir şeyleri değiştirmenin çabası içerisinde olalım. Kendimiz olalım. O zaman buraya bir yazarın sözünü bırakıp bitiriyorum:
“Kendin ol; diğer herhangi biri zaten olunmuştur.” ~ Oscar Wilde
Fatıma Zehra Özen
fatma hanım çok haklısınız mevlanada diyor ya
ya göründüğün gibi ol
ya da olduğun gibi görün